Gazoz Kapakları

Meşrubat kapaklarından nadide bir seçme...
Gazoz Kapakları

Şehir yaşamının içinde bıkkın çocukları ile seksenlerin pek ilginç sayılmayacak çocuk oyununa verilen ad. Evvela koleksiyon denilen şeyin küçük bünyelerde farklı algılanmasına rağmen biriktirmenin özünün benzer olmasının mühim bir örneğini de teşkil eden bu oyun, aynı zamanda sokaklardaki çocuk egemenliğinin birer yansımasıdır.

"Oğlum artık eve gel akşam oldu!" haykırışı annelerden duyulmadan oyundan usanmayan çocuğun, gerçi duyulsa da kulak asılmayan bu sese karşı, hararetli bir rekabetin ağır bastığı ve kendi içinde gayet düzenli sayılmayacak kuralları olan oyuna genellikle baba işten gelene kadar devam edilirdi. Şehir çocuğu demiştik ama genel olarak komün hayatta aynı sosyal statüyü paylaşan sınıfların(orta veya alt kesim) çocuklarının oynadığı bir oyundan öteye gidememiştir.

Adından da anlaşılacağı gibi oyunun asıl malzemesi meşrubat kapaklarıdır. Ki onlarda genellikle ailecek gidilen çay bahçelerinden, okulda içilen gazozlardan, kıraathaneden veyahut babayla iş yerine gidilince elde edilirdi. Toplanılan bu kapaklar sayı esasına dayalı birer değer biçilirdi. Bu puanlamada az bulunan kapaklara yüksek bir değer verilir; sıradan, her an bulunabilecek kapaklara da az puanlar verilirdi. Böylelikle bir başkasından kapak bozdurulabilinir veya satın alınabilirdi. Elbet mahallenin kapak zengini, aç gözlü bir toplayıcısı olurdu. Yer yer tefeci bir simsarı andıran, yer yerde ganimet ağasına benzeyen bu kişilik her mahallede aynı tip özelliklere sahipti. İşin aslına gelince, oyun dahilinde genel bir kural yoktur. Zira her mahalleden mahalleye oynanışı ve şekillenmesi değişiklik gösterebilirdi. Çünkü bir mahallede yahut sokakta ellilik sayılan bir kapak başka mahalle de birlik bile sayılabilirdi. Örneğin, Schweppes markası genel anlamıyla az bulunan ve pahalı bir içecekti, bundan dolayı her zaman ellilik veya yüzlük değerini almıştır. Pepsi kola, Rc Cola, Yedigün veya Uludağ gazozu gibiler ise ya birlik ya beşlik ya da onluk gibi küçük değerlere sahiptiler.

Oynanma şekli ise yöreler arası değişiklik göstermektedir. Bazen taşla ezilen kapakların düzlüğü kıyaslanır, en uzağa atılması denenir, ya iyice düz hale getirilen kapakların ortasını delerek ip geçirip fırıldak yapılır ya da ortaya dizilen kapakları mermer taş yardımıyla çemberden çıkarılmaya, ters-yüz etmeye çalışılırdı(taso gibi). Bazı zamanlarda ters-yüz bir atmaca turnuvası bile olunurdu. Ama kapaklar her vakit değerliydi o günler...

Öyle zamanlar gelirdi ki bazen kapaklar için evde saklanacak yer aranırdı. Çünkü anne kişisi olağan bir temizlik sırasında o kapakları hunharca çöpe atabilme ihtimali aklın hep bir köşesinde okula gidilmiştir. Belkide bu şekilde kaç çocuğun hazinesi tarihin çer-çöpünün gittiği tozlu sayfalara uğurlanmıştır. Eğer çocuk okuldan gelip, kapaklarını koyduğu yerde bulamazsa direkt anneye gider ve ganimetlerinin yerini sorardı. Annede "o zibiller mi?" diyerek çocuğunu daha çok çileden çıkartmayı başarırdı. Çocuk ise bazen bu amansız kadere boyun eğer ve bu alışkanlığından vazgeçer ya da tekraren biriktirmeye başlardı. Evet, her şeyi yeniden göze alma pahasına...

Bir de sürekli ütülen çocuklar olurdu. Şöyle en safçasından... Vur eline ekmeğini al modeli! O çocuklara hafiften acınsa da, nihayetinde hayat böyleydi. Yenmek gerekliydi, ne yapılabilinirdi ki. Ah şu hayat!

Gel gelelim doksanlar ile birlikte oyuncak çeşitlerinin aşırı artmasıyla yavaş yavaş kapak piyasası erimiş ve tükenme noktasına gelmişti. 2000'li yıllarda ise nostaljik bir çocuk oyunundan başka bir şey olmamıştır güzelim meşrubat kapakları...

0 yorum